Ümit Yenişehirli yazdı: Avusturya tarihindeki “travmatik” etkilerimiz…
2024 Avrupa Futbol Şampiyonası’nda Milli Takımımızın, Avusturya karşılaşmasında çeyrek final yolunu açmasının sevinci sürüyor.
Futboldaki zafer, akıllara kolayca, Osmanlı’nın Viyana Kuşatmalarını getirse de Avusturya ile ilişkilerimiz, sadece o kuşatmaların askerî boyutlarıyla da sınırlı değildi.
Avusturya-Macaristan İmparatorluğu hanedanı Habsburglar ile Osmanlı Devleti arasında asırlara yayılan bir gerilim vardı. Habsburglar, Osmanlı’nın batıya ilerlemesi karşısında direkt ya da dolaylı savaşların içerisinde oluyorlardı.
Zaman içinde birçok çatışma yaşanmıştı. Viyana ise Osmanlı tarafından yapılan büyük hazırlıklar sonucunda iki kez kuşatılmıştı. Dolayısıyla Osmanlıların, Avusturya tarihindeki izi, saldığı korku ve kültürel etki asırlarca sürmüştü.
“Türkler gelebilir” diye görevlendirilmiş memurlar 1956’ya kadar çalıştı
Viyana’nın maruz kaldığı 1529 ve 1683 tarihlerindeki iki kuşatma da hem idarecilerde hem de toplumda derin izler bırakmıştı.
Bu etkilerin izlerinden biri de “Türkleri gözetleme kuleleri”ydi. Ülkede, doğuya doğru pek çok kule inşa edilmiş, buralardaki görevliler 7/24 ufku gözetlemekle görevlendirilmişlerdi. Bu o kadar derinlere işlemiş bir travmaydı ki, zamanla kuleler birer birer kapatılsa da sonuncusu, 1950’li yıllara kadar faal durumda kalmıştı. Viyana Belediye Meclisi’nde 1956 yılında yapılan bir toplantıda, Türklerin artık gelme ihtimalinin kalmadığı, bu nedenle de belediye bütçesinden görevli gözcüye maaş ödemenin anlamsız olduğu belirtilerek Aziz Stephan Katedrali’ndeki son kule de kapatılmıştı. Aynı dönemde, Viyana surlarının bir kısmı da yine, “tehlike ortadan kalktığı” gerekçesiyle yıkılmıştı.
Osmanlı silahlarını eriterek yapılan “Türk çanı”
Avusturya’nın Osmanlı korkusu, bu kulelerle de sınırlı kalmamıştı. Kuşatmalardan geriye kalan Osmanlı’ya ait 200 kadar top ve diğer metal silah, 1711 yılında eritilmiş, bu metallerle yapılan 22,5 ton ağırlığındaki çan (Türk Çanı) Aziz Stefan Katedrali’ne asılmıştı.
Amaç, Osmanlıların yeni bir seferi olur da haber alınırsa bu çan vasıtasıyla halkı ikaz etmekti. – Bu arada, iki Viyana kuşatmasının da yıl dönümü Avusturya’da halen, “Osmanlılardan kurtuluş” adıyla kutlanıyor.-
Bizim “hilal çörek”, Avusturyalının kruvasanı olmuştu
Bugün Batılı ülkelerde çok yaygın bir hamur yiyeceği olan kruvasan da Avusturya’ya Osmanlılar aracılığıyla taşınmıştı. Viyana’nın 1683 yılındaki kuşatılmasında, Osmanlı ordusu erzak olarak yanında büyük miktarda, at nalı şeklinde, hafif şekerli tadı olan “hilal çörekleri” getirmişti.
Ancak kuşatma başarısızlıkla sonuçlanınca, ordu çekilirken erzakın bir bölümü şehirde kalmıştı.
Çörekle böylece tanışan Avusturyalı fırıncılar arasında kruvasan imalatı giderek yaygınlaşmıştı. Viyanalı fırıncılar, “hilal çöreği”ni hem beğenmiş hem de kendilerince “Osmanlı hilali”ni hicvetme vesilesi yapmışlardı. Avusturya halk folklorunda kruvasanla ilgili, “Osmanlı hilalini dişleriyle yok etme” üzerine anlatılar yaygınlaşmaya başlamıştı.
Sonuçta kruvasan, Viyanalıların Osmanlılardan kurtuluşunun bir simgesi olmuştu. Bu dönemde Avusturya yönetimi ayrıca, Aziz Stephan Katedrali’nin girişine, “Osmanlı askerinin ayaklar altına alındığı” bir heykel de yaptırmıştı.
Osmanlı Devleti’nde 101 Avusturyalı konsolos görev yapıyordu
İki hanedanlık arasında gerilim eksik olmasa da Habsburg Monarşisi ile Osmanlı İmparatorluğu arasında ilk diplomatik temas aslında oldukça eski tarihlere, 1500’lü yıllara kadar uzanıyordu.
Avusturya, 1500’lü yılların ortalarında İstanbul’a büyükelçi göndermişti. Osmanlı ise ilk Daimi Büyükelçisi İbrahim Afif Efendi’yi, 1798 yılında görevlendirmişti. Bu tarihten önce Osmanlı Devleti’nin elçileri geçici (ad hoc) diplomatlardı.
Viyana yönetimi, zaman içerisinde Osmanlı ile ilişkilere o kadar önem vermişti ki, sırf bu amaçla bir akademi bile kurulmuştu. 1754 yılında açılan Viyana Diplomasi Akademisi’nde birinci yabancı zorunlu dil Osmanlıca-Türkçeydi.
Akademide çok sayıda diplomat yetiştirilmişti ve bu diplomatların ezici çoğunluğu Osmanlı İmparatorluğu’nda görevlendirilmişti. Öyle ki, 19’uncu yüzyılın başlarında Osmanlı coğrafyasındaki Avusturyalı konsolos sayısı 101’e ulaşmıştı.
Birinci Dünya Savaşı’nda Avusturya’yla müttefiktik
Geçmişte her ne kadar birçok çatışma yaşanmış ve iki kez de Viyana kuşatılmış olsa da zamanla değişen dengeler sonucunda, I. Dünya Savaşı’nda Avusturya-Macaristan İmparatorluğu ile Osmanlı İmparatorluğu müttefik olmuşlardı.
Bu dönemde Osmanlı ordusu, Avusturya’dan çok sayıda silah ve mühimmat temin etmişti.
Ayrıca, Gazze ve Filistin cepheleri de dahil olmak üzere çok sayıda savaş bölgesinde, Avusturya ordusuna mensup bin 500 civarında subay ve asker görev almıştı.
Osmanlı askerleri de Rusya’ya karşı Galiçya cephesinde zor duruma düşen Avusturya ordusuna yardıma gitmişti.
– Lohannes Feichtinger, “Avrupa’da Kültürel Kodlar Olarak Yemek: Viyana’da Kipferl (Kruvasan)”, Köln 2014
– “Avusturya – Türkiye Siyasi İlişkileri”, T.C. Dışişleri Bakanlığı
– “Tarih”, Avusturya’nın Ankara Büyükelçiliği